[ Zaman damgalarının uyuştuğu video: http://youtu.be/Q9d_HYkS9Pc ]

18 dakikalık sürem henüz başlamadı o yüzden şunu söylemek istiyorum: Fikirlerle dans edeceğiz. Ve umarım hoşunuza gidecek ki, sizi fikirlerle dolduracağım! Çünkü "Tanrı bu evreni nasıl yarattı?" diye sorduğumuz bilmece hakkında biraz bişeyler öğreneceğiz. [fısıldarca] Ve size hemen şu küçük sırrı söyleyeyim: Sufi'lerin dans edişine çok benzer. Düşünün bi. Zikir, bilirsiniz, Sufi'lerin nasıl dans ettiğini gördünüz; evrenin işleyişi hakkında şimdiki anlayışımız doğulu mistik geleneklere çok yakın olabilir. -- Konuşmama başladım bile, [Sunucuya döner.] o konuşmam başlamadan önceydi, o sayılmaz. [Gülüş.] Tamam, [Sunucu konuşur.] tamam, çok iyi, o 30 saniyenin tadını çıkardım. [Kamera seyircileri gösterir.]

1:03

Bu konuşmada, dur bakayım, evet, "Hepsi bir yanılsama mı?" sözüne bakacağız. "Quantum fiziği", "zaman", hepsi çok akıl karıştırıcı, quantum fiziği ne ki, zaman ne ki? Ve, "tanrı" ne ki? Ve şimdi ben bu kavramları alıp bir araya getirmeye çalışacağım. Size nasıl olduğunu anlatacağim ki, herhangi birşey var olmadan önce, ışık (Bilirsiniz tanrı başta bir ışık yarattı.), ışık bir tür dansa başlar. Ve neyle dans eder? Tanrının aklıyla dans eder. Gerçekten, tanrının aklıyla dans eder; zaman ve uzay yansımaları yaparak, bir aynadaki gibi, kendine bakarak. Tanrı kendini görmeyi o kadar çok ister ki, kendine bakmak için eline bir ayna alır; ama sizin bildiğiniz gibi bir ayna değil, bir zaman aynası, bir uzay aynası. (Ve şimdi bakacağız ki bunların hepsi nasıl olurmuş.) Bu yüzden, evren tanrının bu aynada gördükleridir, ve tahmin edin baktığı bu aynada kim var. Ben, sen, ve sen, ve sen, ve sen, ve şu en arka sıradaki .. evet sen de! Biz, hepimiz tanrının görüntüsüyüz, ve konuşmanın hepsi de bununla ilgili olacak. Ve ben de size göstermek istiyorum ki, bu temelde nasıl olurmuş.

2:30

Şimdi; var oluş, ruhanilik, ve quantum fiziği kavramlarına bir arada bakmaya başladığımız zaman, bana hep doğulu mistikliği anımsatır, Bhagavad-Gita'yı anımsatır, ve Krişna Efendi'yi, ve Kral Arjuna'nın Krişna'yı "Zamanın Efendisi" olarak görüşü. Ve Arjuna'nın gördüğü Tanrı Krişna değildi, sonsuza kadar geriye giden yüzler, ileriye sonsuza kadar giden yüzler, ve bütün yüzler sürekli değişiyor, ama bu yüzlerin içinde Arjuna'nın yüzü de var.

3:10

Bunların hepsinin zamanla bir ilgisi var. Çünkü Krişna Efendi zamanın yok edicisi ve yaratıcısı olarak görülür. Bu yüzden şimdi zamana bakalım. Normalde "tik tak tik tak tik tak" diye düşündüğümüz zaman doğrusu. [Ekranı gösterir.] Burada geçmişteyiz. [Bebek taklidi yapar.] Doğduğunuz zaman nasıldı bilirsiniz. Ve burada şimdiki zamandayız. [Herhangi yetişkin bir adamın taklidini yapar.] Ve bir de gelecek var. [Yaşlı bir adamın taklidini yapar.] Zaman içersindeki bu anların her birine "şimdi" anı denir. Ve zaman derkenki kastımız budur. Bu kişi aslında hareket etmiyor, ama zaman içersinde ilerliyor.

4:03

Şimdi bakalım birşey bize oranla hareket edince ne oluyor. Buna "ışık hızından yavaş zaman doğrusu" diyoruz. Birisi bir uçak içinde yanımızdan uçup gidiyor, zaman onun için nasıl görünüyor? Eğer bir uzay gemisi ışık hızına çok yakın bir hızda gidiyorsa (ama ışık hızıyla değil), ona olan şu ki ... Varsayın ki uzay gemisi uçup gidiyor, ve bir çift ikiz bebek var, ve anneleri birini uzay gemisine atıyor. (Delice olabilir ama bırakın yapsın tamam mı?) Bebeklerden biri evde kalıyor, diğeri de gemiyle uçup gidiyor. Bir süre sonra olan şu ki, evde yaşlı adam, ama uzay gemisinde hala genç adam! Nasıl oluyorsa, uzay gemisiyle uçan adam için zaman, evdeki adama oranla yavaşlıyor; buna Einstein'ın Görelilik Kuramı diyoruz, zaman genişlemesi diyoruz, ama bu bi gerçek.

5:06

Ve daha da garip olan, uzay gemisi ışık hızıyla gitse olacak olanlar. Gerçekte yapamaz, çünkü maddeden yapılmıştır, ama buna sonra değineceyiz. Ama yapabilse, ışık hışıyla gidebilse, olacak olan, ikizler birisi uzay gemisiyle uçup gittiği zaman aynı yaştaydılarsa, o ikiz hiç bir zaman yaşlanmaz, hep aynı yaşta kalır, ama evde kalan yaşlanır. Işık hızında, zaman yoktur. Işık hızında, uzay yoktur. Işık, uzay ve zamanın doğduğu yerdir.

5:46

Şimdi bakalım birşey ışıktan daha hızlı giderse ne olurmuş. Işıktan hızlı olmak konusunda nasıl konuşabiliriz bilemiyoruz bile. Işıktan hızlı giden bir şey için tek söyleyebileceğimiz ... "başka bir yer". Görelilik kuramında "ışık konisi" diyebileceğimiz bir şey çizebiliriz. Bir zaman doğrusunun etrafındaki her şey koninin bir geleceği, ve koninin açısı ışık hızına bağlı. Işık konisinin içinde olan her şey "tamam"; ışık konisinin dışında olan herşey "garip", ve "başka bir yer" dediğimiz. Size şimdi göstermek istediğim, bildiğimiz madde dünyasının tümü koninin içinde yer alıyor. Ama madde dünyasını etkileyen, koninin dışında olan bir şey var, ki buna "quantum alanı" deniyor. Quantum alanının ne yaptığına gelelim. [Ekrana bakar.] Bu buğday tarlası değil ama quantum alanının bi resmini bulamadık. (!)

6:53

Buna benziyor. [Ekranda çıkan görseli gösterir.] Çok yavaş bir zaman ölçeğinde. [Garip sesler yapar.] Yaratıp yok eder, yaratıp yok eder, parçacıkları zaman ve uzayda bir geriye bir ileriye iter. Tanrı kendine bakıp aynada yansımalar yaratıyor, kullandığı teknoloji bu. En derine quantum alanı seviyesindeki görünümü bu.

7:20

Şimdi biraz geri döneceğiz; ışık nedir? Tanrı neyle oynuyor? Tanrı ışıkla oynuyor. İncilde diyor ki, "Tanrı ışık olsun demiş ve ışık var olmuş". İbranice'de okunuşu [[İbranice birşeyler]]. Arapçası da benzerdir herhalde, bilmiyorum. Burada asıl dikkat etmeniz gereken, [Ekrandaki yazılara bakıp mırıldanır.] buradaki iki sözcük aynı, yani iki "ışık" var. Ve bu demek ki, ışık iki farklı şekilde quantum alanıyla oynar.

8:08

Şimdi bu olayda "akıl"ın yeri nedir onu göstereyim size, ya da şu anda ne olabileceğine inandığımızı. Burada tekrar ışık konimizi görüyoruz. Ve burada bir izleyiciyi görüyoruz, sizi, zamanda ilerlerken. Yanından uçtuğunu gördüğünüz küçük yeşil yıldız da yanından geçmiş olan bir nesne. Yanından geçerken ona ışık sinyalleri gönderiyor, burada gördüğünüz gibi; bir iki üç dört beş altı ... [Ekrandaki görsele dikkat ediniz.] Bir, iki ve üç sinyallerine "maviye itilmiş" ["blueshifted"], dört, beş ve altı sinyallerine de "kızıla itilmiş" ["redshifted"] diyoruz. Anlamı da, örneğin bir tren yanınızdan geçerken düdüğün sesini duyarsınız ya [Önce yükselip sonra alçalan bir ses çıkarır.], tren yaklaşırken ses yükselir, uzaklaşırken de alçalır; ışıkla da aynı şey olur.

9:00

Şimdi "akıl" nasıl ortaya çıkabilir ona bakalım. Akıl, burada gördüğünüz mavı yıldız. Bir anlamda ışık'tan daha hızlı hareket ediyor. Ve bu sefer o ışık sinyalleri yollayarak beynimizle iletişim kurduğunda, olaylar farklı bir sırayla gerçekleşiyor. Dört, beş ve altı zaten gelecekte oluyor, ama bu sefer bir, iki ve üç de gelecekte oluyor. Ve gerçekten de düşünme şekliniz bu. Aklınız bu şekilde bilgiye ulaşıyor. Birşeyler düşünüyorsunuz; dört, beş, altı; ama bunu yaparken zamanda geriye gidip bir olayı anımsıyorsunuz. İlk anımsadığınız olay üç numara, ama sonra daha derine gitmeniz gerekiyor, ve daha derine, ve daha derine, ve daha derine. Yani tanrının aklı, bütün anılar, genetik hafıza, "akaşik kayıt", bu basitleştirilmiş görselde.

9:59

Şimdi dansın kendisine gelelim, bunu size göstermek istiyorum çünkü evde çocuklarınızla bile yapabilirsiniz; bir el dansı ve size basitçe göstereceğim. Sufilerle, sufi ustasıyla başlamak zorundayız. Buna "zamanda, uzayda ve maddede yansımalar" deniyor, çünkü ışığın yaptığı bu; yansıyor. Ama neyden yansıyor? Madde alanından yansıyor, ya da "tanrının aklı" diyelim, ve size göstereceğim de bu yansıma dansı. Ama önce bakalım nasıl oluyormuş.

10:31

Burada sufiler, ve başüstü sufiler görüyoruz. Önce şuna bakalım. Bu sufi (durun notlarıma bakayım), sağlak bir sufi. Bunla kastım şu ki, başparmağınızı noktaya doğru uzatırsanız, ve diğer parmaklarınızı dönme yönüne doğru kıvırırsanız, sufinin dönüşünü elde edersiniz. [Taklit eder.] Yukardan bakarsanız saat yönünün tersi. Burada sufiyi başüstü ters çevirdik. Dönüşünün ters yönde olduğunu görüyorsunuz. Hala sağlak, ama diğer yöne dönüyor, çünkü başparmak aşağıyı gösteriyor. Burada da solak bir döneç var ... bir sufi var, ama bu tarafa dönmüyor, şöyle dönüyor. [Taklit eder.] Saat yönünde gidiyor. Yani solak bir döneç, ve bunu başüstü çevirdiğimizde gene tersini görüyoruz.

11:46

Şimdi size göstereceğim, evrende olan şu ki, bu dönen ışık parçacıkları aslında tanrının aklından yansıyor (Bilimsel adı "Higgs Alanı".), ve iki şekilde yansıyabiliyorlar, uzayda yansıyabiliyorlar, ve zamanda yansıyabiliyorlar. Ve size nasıl oluyor göstereyim. "P simetrisi" diyoruz ("P"nin anlamı "parity", ama bunu bilmenize gerek yok.), bu uzay yansıması. Burada yine bir sufi görüyorsunuz, ama bu sefer bir berber döneciyle gösterilmiş. [Avrupa geleneğinde berberlerin dükkan kapısına astığı bir cihaz.] Elinizi kaldırıp döneci tutuyormuş gibi yapın, sağ elinizle. Yapmalısınız, tutun, tutun! Başparmağınız yukarıyı gösteriyor. Şimdi bakalım bu uzayda yansıyınca ne oluyormuş. [[Anlayamadığım birşeyler, sanırım yalnızca söylediklerini tekrarlıyor.]] Bu arada "helicity" başparmağın gösterdiği yön demek. Şuna bakın, bu diğer tarafa dönüyor! Şeritler aynı yönde dönmüyor. Bunu sol elinizle tutmalısınız, ama başparmağınız aşağıyı gösterecek. Yani dans şuna benziyor. [Taklit yapar.] Şu an yaptığınız ... madda yaratıyorsunuz. Zikir'e benziyor mu? Düşünün bi, hepsi İslam geleneğinizde. Ve işte burada "madde" dediğimiz şeyi görüyorsunuz. Solak madde, sağlak madde.

13:46

Burada da bir zaman aynası var, şimdi zamanda yansıtacağız. Yine sağ elle başlıyoruz, ve yine yansıtıyoruz, ama bu sefer başka birşey oluyor. Yine aşağıyı gösteriyor, ama dur bi dakika, bu sefer aynı elle aşağıyı gösteriyor! Diğeri gibi değil, yani zaman yansıması şuna benziyor. [Gösterir.] Parçacık zamanda ileri gider [başparmak yukarıya], geri gider [başparmak aşağıya]. ... Ve parçacıklar zamanda geriye giderken çok büyülü birşey yapıyorlar; yok oluyorlar, eğer zamanda ileri giden birşeyle karşılaşırlarsa.

14:28

Bunları bir araya koyduğumuzda, "madde aynası" elde ediyoruz. Burada sağlak bir parçacık görüyoruz, ve madde aynasında yansıyınca solak bir parçacığa dönüşüyor ama hala yukarıyı gösteriyor. Bu görselde madde ve anti-madde nasıl evrene geliyor bunu görüyoruz. Bu yalnızca madde ve zaman yansımalarının bir birleşimi.

14:56

Nasıl oluyor göstereyim. Sağ elinizi şöyle tutun. [Sağlak yukarı bakan parçacık.] Şimdi ne olacağını tahmin etmenizi istiyorum. Madde aynasında yansıtınca ne oluyor? Anti-madde oluyor, ve şuna benziyor. [Elleriyle gösterir.] Sonra da bunu zaman aynasında yansıtıyoruz, ve ters dönüyor. Ama sadece uzay aynasında yansıtsaydık aynı etkiyi elde ederdik. Yani başka bir deyişle, hepsi birbirine bağlı, ve yalnızca ikisiyle üçüncüsünü elde edebiliyoruz.

15:35

Resimde gördüğünüz kendine bakan Narcissus gibi, tanrı kendisine bakıyor. P=CT, C=PT, T=PC, bunların hepsi genel denklemlerin bir parçası. Şimdi size tanrının denklemini göstermek istiyorum. Üstte gördüğünüz şey; "Lagrangian" deniyor, ve size anlamını açıklayacağım. Önce burda bildiğimiz maddenin nasıl yavaşladığını gösteren bir görsel var. Burada ışık hızında ilerleyen birşey var. Önce bu yaratılıyor, üstü çizili L'nin anlamı bu, sonra da yansıma gerçekleşiyor, L'den R'ye dönüşüyor, şu yöne doğru devam ediyor, sonra tekrar dönüşüyor, şu yöne ilerliyor; ve böylece ışık hızında giden birşeyin yavaşlayıp ışık hızının altına düşmesini sağlayan olayları elde ediyoruz.

16:27

"Bunların hepsi yanılsama mı?", soru bu. Arjuna, Krişna'ya gerçek yüzünü gösterince, Arjuna anladı ki, Arjuna ve Krişna aynı. Tek fark, Arjuna'nın kendi gerçek yüzünü unutmuş olması. Size gösterdiğim bu basit numaralar temelde evrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor, ve evde bununla oynamanızı istiyorum, bunlarla oynarsanız quantum alan teorisinin temelini öğrenmiş olursunuz, ve hatta çocuklarınıza gösterirseniz onlar bile anlar. Bunlarla evrenin nasıl yaratıldığını açıklayabilirsiniz. Görsellerin tüm amacı da buydu.

17:17

Şimdi size bunların hepsinin nasıl göründüğünü göstermek istiyorum. Bunları aşırı yavaşlıkta yaşayacak olursanız ... bu sizsiniz, tanrının aklıyla birleşmişsiniz, ve zaman ilerledikçe size olan şu; tanrının aklına çözülüyorsunuz, onunla birleşiyorsunuz, ve tamamen benliğinizi yitirip yok oluyorsunuz. Buna ölüm diyebilirsiniz, ama merak etmeyin, bu yok oluş ve tekrar yaratılış gibi; yaratılış geri dönecektir, ve şimdi tekrar oluşmaya başlıyorsunuz. Alana geri geliyorsunuz, ve işte buradasınız, hareket ettirmeniz gereken tüm madde yığınıyla birlikte. Ve hepiniz katı madde yığınları olduğunuzu düşünüyorsunuz, ama hepsi bir yanılsama. Öyle değilsiniz. Tamamen ışık nesnelerisiniz.

18:17

Sunumum buydu, bu benim, şuradaki web sitem, bunlar bazı kitaplarım; kitaplarımın üçü Türkçede, okunuşunu siz daha iyi bilirsiniz. Beni internette bulabilirsiniz, e-posta yollayabilirsiniz, ve umarım ki tanrının işleyişiyle ilgili bu kısa sunum hoşunuza gitmiştir, teşekkür ederim.

[Son kısmı önemsiz.]